entry'ler (227)

kendime not

bir gün öleceksin..

allah

rabbimiz.. yaratıcımız. "Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." buyuran. açık örneğini bu başlıkta gördüğümüz bir çok entrynin sahiplerine bile mühlet veren. onların da hidayet bulmalarını, onlardan çok isteyen.

rahmetle çevrili şu yaşamda, rabbimiz bizi affetmek için küçücük güzel amellerimizi bile alıp çoğaltıp katlarken, halen daha imtihanı kaybetmeye coşar adım koşmak... ne diyeyim? ne diyeyim? allah hepimize hidayet versin. ne diyeyim.

tanrı olsaydım

olamazsın arkadaşım. olman da düşünülemez, değilsin. olmayacaksın. sen ölümlüsün. acizsin. iki gün susuz kalsan üçüncü gün ölüp gidecek ve kokacaksın. iki dakika nefesini tutmaya çalışsan kızarıp bozaracaksın sonra öleceksin. acizsin arkadaş. güçsüzsün. aya gitsen de yıldıza ulaşamazsın. ulaşsan erirsin, bitersin. haddini bilmelisin.

hadi diyelim ateist bahtsızlar tuttu böyle konuları açtı ve kendi aralarında hal-i pürmelaline gülüp eğlendiler. sen, müslümanım diyen arkadaş! sen eğlenemez ve yorum yapamazsın.. espri kasamazsın. kırmızı çizgileri vardır dininin. onları aşınca düşersin, mahvolursun. susmalısın veya uyarmalısın. ama böyle bir konuda espri yapamazsın. milleti güldürünce eline ne geçecek? altı saniye içinde unutacaklar, seninle kabre giremeyecek insanlar.

ayrıca nedir bu din üstüne salyalı saldırılar? bi bitmediniz. yaşayın işte yavrum.. inandığınız veya inanmadığınız gibi yaşayın. siz de öleceksiniz ben de öleceğim. bir sus. bir insanların kutsallarına karşı, ağzındaki salyayı silmeden konuşma. bir espri yapma. git enerjini hoşlandığın kıza kur yapmak için harca, ne bileyip git kardeşini, anneni babanı güldür. ama insanların kutsallarına saldırma. ordan komik mi görünüyor? burdan tirajı- komik görünüyor haberiniz ola.

peygamber olmak

istenemez.. onun kararını ezeli ilmi ve sonsuz kudretiyle veren allah' tır (cc). derviş olabilirsin, veli olabilirsin, abdal olabilirsin ibadetinle ve takvanla ama peygamber olamazsın. o iş sana kalmamış ve bırakılmamıştır. zannediyorum insanlar hadlerini ve nerede durması/susması gerektiğini, nelerin esprisini yapıp nerelerde vakur olması ve ciddiyetini takınması gerektiğini bildikleri zaman hayat da dünya da çok daha çekilir olacak.

hz muhammed

ümmeti için, ümmetinden fazla ağlayan... efendimiz (sav).

islam kafa kesme dini diyen ateist

haksızdır.

eğer haklı ise şunu da açıklaması gereken ateisttir; efendimiz (sav) medine' de iken ve oranın karar mekanizmasının en başında iken, hristiyan ve yahudilerle meseleleri istişare eder, onların fikirlerini de alırdı.. yahudi cenazesi geçmişti bir yerde sahabilerle otururlarken. ayağa kalkmıştı hani... sahabiler sormuştu, "ya rasulallah, o bir yahudi idi.." o da şöyle buyurmuştu, "bu da bir insan değil mi?"

neticede, islam tam anlamıyla bir barış dinidir. buna muhalefet eden ve kendi hırslarını kendi akranlarının yanında umarsızca dile getiren, muhteris ateistler, istedikleri kadar elleriyle gözlerini kapatıp, "hava karanlıktır." desinler. islam bir barış dinidir. islam tam anlamıyla bir barış dinidir. hediyeleşmeyi, selamlaşmayı, tebessümü tavsiye eder insanlara.. gerçek müslümanlara bakınca bunun böyle olduğunu net bir şekilde anlarsınız. islam adına yapıyorum deyip de, insanları tekfir eden ışid kafasına bakıp da, "islam budur!" diyen zavallı insanlarla münakaşayı geçtim, konuşmaya bile tenezzül etmemek lazım. çünkü o kafasındaki at gözlüğünü çıkarmaya belli ki niyetli değil.. bu dinin gerçek temsilcisi efendimiz (sav) dir. dini tam anlamıyla yaşayan. dinin getiricisi, dinin tebliğ edicisi.. o' nun hayatı seniyyelerine baktığınızda, kuşu ölüp hüzünlenen çocukla beraber hüzünlendiğini... bir ihtiyar kadına işlerini görmesi için yardım ettiğini... kendisinden bir şey istenildiği zaman geri çevirmediğini... elinde yoksa, borç alıp o isteği yine de karşıladığını... ruhunun ufkuna yürümesine yakın bir zamanda, kalkanının borç karşılığında bir yahudide rehin olduğunu... amcasını şehit eden insanların bulunduğu mekke' yi fethederlerken, onların evlerindekilerin ve oraya sığınanların da güvende olduğunu bildirdiğini ve onlardan intikam almak şöyle dursun, böyle bir şeyi aklına dahi getirmediğini... yine mekke fethedildiği gün, mekke' ye girerken tevazudan mübarek başının, devesinin neredeyse eyerine değdiğinin... bedir esirlerini, on kişiye okuma yazma öğretmeleri karşılığında özgür bıraktığını ve ellerini çözdürdüğünü... taif' i, islamı tebliğ için şereflendirdiğinde kendisine atılan taşlardan sonra gelen, allah' ın (cc) selamıyla gelen meleklerin, "ya rasulallah, allah' ın selamı var. dilersen şu iki dağı alıp başlarına koyabiliriz. izin var." dediklerinde, bunu asla kabul etmeyen... uhud' da mübarek dişi kırıldığı vakit, kıranlara gelebilecek bir azabı sezinlediği an, "ya rabbi, bilmiyorlar. bilselerdi yapmazlardı." diyerek, başlarına inecek helaki engelleme adına yakardığını... vs. vs. vs.

bunları görürsünüz. görmek isteyene ağalar. görmek isteyene. islam barış ve refahlık dinidir. hayvan haklarının bugün gelebildiği en uç noktalarda islamın gerçek yaşayıcılarının ayak izlerini görürsünür. ebu hureyre' yi görürsünüz mesela.. cübbesi üzerinde uyuyakalan kediyi uyandırmamak için, cübbesini kenarlardan kesip öylece giyen...

kadın hakları savunucularının geldikleri zirve noktada yine islamın gerçek yaşayıcılarının ayak izlerini gözlemlersiniz. oralar çoktan arşınlanmış, hakka hakkı verilmiştir. yine efendimiz' i (sav) görürsünüz. hudeybiye' den geri dönüldüğü gün, çadırda hanımıyla önemli bir meseleyi istişare ederken, onun fikrini sorup uygularken... bu tavrı bugün hangi devlet reisinden görebilirsiniz. bırakın devlet reisini, maçoluk taslayan ve bununla gurur duyan. hanımının görüşüne saygı duymayan, ortalıkta erkeğim ben diye gezinen kabalığın ve hoyratlığın sahipleri değil midir feminizmin çıkış noktası? zamanın kadın hakları diye tutturan yobazlarını bir tarafta, eşi hz. aişe annemizle koşu yarışı yapan efendimiz' i (sav) bir tarafta izleyin. ama gözünüzdeki at başlıklarını çıkarın öyle izleyin. evet siz bile görebileceksiniz ey muhterisler. siz de görebilirsiniz.

islam budur, budur islam. tertemiz, pirupak.. ama sen tutar da, onu hakkıyla yaşamayan, önüne geleni kafir ilan eden ve katlini vacip kılan yobazlara, ışid kafasına bakar da karar verirsen bu senin bileceğin iştir. ha bunu yaparken şunu da bilin ki, dışarıdan çok trajıkomik bir durumda görünüyorsunuz. gülemiyorum. çünkü gülünecek bir haliniz yok. tez zamanda hidayet diliyorum allah' tan sizler için. kendim için de aynı şeyleri diliyor ve istiyorum. ama canlar, lütfen kalbinizin pasını bu kadar pervasızca ortaya dökmeyin. çünkü ancak kendinizi kandırıyor ve elinizle gözünüzü kapayıp güneş yoktur diyorsunuz. halbuki vardır. çıkın bakın. güneş orda. sen bakmışsın bakmamışsın... kendine gece yaparsın.

islam kardeşlik dinidir

efendimiz' in (sav) güçsüz olduğu dönem gibi bir iddiayla ortaya çıkacaksa bir insan, bir zahmet olayın hangi dönemde yaşandığını da yuvarlak cümlelerle, durumlardan bihaberce kuru sıkı sallamadan önce söyleyiversin...

eğer güçlü ve güçsüz diye kafalarda dönemlere ayrıldıysa hayatı seniyyeleri şu ilaveyi yapmak yerinde olur.

mekke' nin fethi... müslümanlar mekke' li müşriklerin karşı koyamayacakları bir güçle mekke' ye girmektedirler. uhud' da efendimiz' in (sav) amcası hz. hamza' yı (ra) şehid eden ebu süfyan' ın karısı hint ve mızrağı saplayan vahşi de oradadırlar. efendimiz o sırada bir emir verir islam ordusuna; "ebu süfyan güvendedir, onun evindekiler de güvendedir." diyerek. eğer o' nun hayatını güçlü ve güçsüz diye dönemlere ayırdıysanız, buyrun size bir emriyle altının üstüne getirileceği yere girerken verilen emir. eğer inat etmez ve gerçekten merak eder okursanız göreceksiniz ki, o' nun hayatı affetme ve yumuşaklık üzerine kuruludur.

islam kardeşlik dinidir

bir gün efendimiz (sav) sahabe efendilerimizle otururlarken, yanlarından bir cenaze geçer ve efendimiz ayağa kalkar. sahabeler, "ya rasulallah, o bir yahudi cenazesiydi!" derler. efendimiz de şöyle karşılık verir; "bu da bir insan değil mi?"

demem o ki, islamla alakası olmayan ama kendilerine radikal islami örgüt denilen boko haram, ışid gibi terör örgütleri benim dinimin ak pak yüzüne asla karalar çalamaz. onlara bakıp, "işte islam budur!" diyen insanlara, akla karayı ayırt edebilmeleri için bir adım atmalarını öneriyorum. dinin peygamberinin davranışı ve insana bakışı buysa, iş bitmiş nokta konulmuştur. ondan sonra islam adına bir şeyler yaptığını söyleyip de, o şeylerin içine insanları diri diri yakmayı ekleyenler, kafaları kesenler... ötede, cennetin kokusunu bile duyamayacaklardır. bundan emin olunuz. allah' ın adaletine güveniniz. mazlumlara, çektikleri zahmet ölçüsünde mükafatlarının verileceğine, zalimlere de zulümlerinin karşılığının bitamam gösterileceğine inanınız. velhasıl, islamın gerçek yüzü temizdir sözlük. cübbesinin üzerinde uyuyan kediyi uyandırmamak için cübbesini kenarlardan kesen ve öylece giyen ebu hureyre' nin (ra) temsil ettiğidir islam... sokakta hayvanı tekmeleyip de sonrasında camiye giren ve namaz kılan adamın tavrı sizi islamdan soğutmasın. o eylem, o adamın aşağılığındandır. islamın yüzüne kara çalamaz.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

nabıcaz be sözlük?

çarşı izni

askerlerin, yüksek basınçtan alçak basınca yönelen hava gibi, içe dönük tarafı kendisine hüzünle bakan nizamiyeden dışarıya boşalmasına neden olan izin. iyi ki var. iyi ki varmış. yemin törenine kadar geçen sürede çarşıya çıkamayan ve haliyle yeşilden başka renk göremeyen asker gözlere, doğanın başka renklerini de gösterir ayrıca. rahatlar insan. ruhundaki toksinleri salar. çünkü askerlik fazla erkeksidir. öyle de olması gereklidir tabi çünkü, yeşil kamuflajı giyen adam savaşmayı öğrenir belli oranda. savaş haline hazırlanır. ama insanın duyguya da ihtiyacı vardır. çarşı izni, bu duyguları askere yaşatan ikinci olaydır. birincisi mi? orası insanın kendine kalmış aslında. ben ilk müziği dinlediğimde acayip rahatlamıştım mesela... yani demem o ki sözlük, çarşı izni hoştur, askere açık alan sunar ve sıkışmışlık hissine biraz ara verir. artık günleri beş beş sayar, şafağı öylece eritirsin. şu anda tabi ki çarşı izninden bildiriyorum. kapatmışım kendimi internet kafeye ve uzunca duracağım. alçak basıncı tatmamız için verilen bir izinde, kendini köşeli bir masanın avuçları arasına sıkıştırmak da zannediyorum en kompleks canlı olduğumuzu doğrular nitelikte. çarşı iznini olabildiğince gezerek ve farklı keşiflerde bulunarak geçiren arkadaşlarıma saygılarımla. cansınız.

bank asya

uzun adamın korkulu rüyası.

kemal kılıçdaroğlu

an itibariyle öyle savunulmayacak şeyleri savunyor, öyle yanlış insanlara avukatlık yapıyor ve öyle göz önünde olan şeyleri inkar ediyor ki; karşısına türkiye'den bihaber bir moderatör dahi gelse iktidar taraftarı gibi görünür.

evleneceği kızı bile cemaatin belirlediği şakirt

cemaat kadar başınıza kız düşsün.

(bkz: heyecan yaptın itiraf et)

sadaeke

hah ikinci kez şereflendirmiş başlığımı. ağır küfür ettiğimi söylemiş. yoo öyle birşey yok. bana yakışmaz onu söyleyeyim buradan şahıma. ama benim belli bir kesime söylediğim küfrü tutup üstüne alınıp onu da şahsıma havale eden sensen eğer, bana sadece o küfrü gerçekten sahiplendiğini söylemek düşüyor di mi paşa?

sahiplendiğin şey senindir. o küfrü sahiplenim benim nickaltıma entry girebiliyorsan, mevzu bahis entrymdeki herşeyi kelimesi kelimesine kabul ediyorsun demektir.

sen kimsin demiş bana. aynı soruyu ben soruyorum. sen kimsin yavrucum?

sadaeke

şu anda sözlükten ağır küfür içerdiği için silinen yazımı ithaf ettiklerimden biridir.

söylenmesi zevk veren ingilizce kelimeler

coincidence*

kemal kılıçdaroğlu

(bkz: dökülüyor)

kemal kılıçdaroğlu

(bkz: edebiyatçı)

bbp ile mhp arasındaki farklar

mhp, elin ekmeği ile yaşayan kurttur, boynunda tasma izi taşıyan kurttur.
bbp, boynuna tasma takılacağını fark edip kendi yoluna giden has kurttur.

bir sıcak çatışma uzmanı olarak taraf gazetesi

öncelikle, (bkz: troll başlığına entry girmek)

yayınlanan videoların tsk nın iç işlerine müdahale olduğunda direten "postal-sever" cenahın acaba diyorum;

evlerine ya da yakınlarına şehit haberi gelmiş mi? en olumsuzundan geldiğini düşünelim, acaba bu şehitlerin zincirleme ihmaller sonucu bir hiç uğruna, siyasi hesaplar uğruna birkaç satılmış komutanın gözleri önünde pisipisine gittiklerini öğrenen ailelerin yerine koyabilirler mi kendilerini?

acaba, günler öncesinden otuz ayrı noktaya verilen istihbarata rağmen sekiz tane taşeron piç kurusunun önüne atılan, canlı yayında kaderlerine terk edilen ve açık açık "ölün orda, ölün ki siyasi hesaplarımıza bir adım daha yaklaşalım" denilen mehmetçiğin, o anda çektiği sıkıntıyı içlerinde hissedebilirler mi?

peki, birçok şehit verilen sayısız baskın sonucu karargahtan yapılan açıklamaların sonradan tekzip edilmesiyle birlikte, yirmi yıllık kınalı kuzularının ne amaçlar uğruna gittiklerini, yavrularının birkaç çürük subayın siyasi hesaplarının kobayı olduğunu öğrenen ailelerin psikolojilerini anlayabilirler mi?

ya, ordunun, "kuzey ırak bbg evi gibi, her an izliyoruz." güvencesini verdikten sonra, kendi topraklarımızı da heron denen helikopterlerle aynı derecede izlediğinden emin olan bir milletin, aslında izleyenlere o kadar da güvenmemesi gerektiğini öğrendiği vakit yaşadığı travmayı vicdanında hissedebilirler mi?

bu midesizlerin ekseriyeti ne yazık ki bunlara henüz ehil değil. evet yazık.